19 Mayıs 2015 Salı

GENÇLERİN VE HER YAŞTA GENÇ HİSSEDENLERİN BAYRAMI KUTLU OLSUN

BEN TÜRK KADINIYIM

Ben Türk kadınıyım,
Karanlık gecelerden bir el tuttu elimden
Gell!! Dedi.
Korktum...

Durdum...

Baktım...
Elin geldiği yöne.
Siyahın içinde mavi ufuk bulutlarını gördüm
Kalktım tozdan topraktan
Nasırlı ellerimi yıkadım,
Mavi umut yağmurlarında
Okudum geleceğimi karanlık taki gökkuşağında

Kendimi öğretmen gördüm,
Elimde beyaz tebeşir,kara tahtaya inat,
Umutla bakan minik karanlık gözlere ışık olurken...

Kendimi doktor gördüm
Yaşamak içinçırpınanyüreğin sevgisini dikerken...

Kendimi anne gördüm
Yavrumu
Cephede sus deyip bağrımda şehit ederken
Ben mavi umut yağmuru olmalıyım
Yavruma gözlerimden yağıp,kırmızı beyaz bayrağıma sarıp
Egemenliğimize kanatlandırmalıyım.

Kendimi anne gördüm yavrumu askere giderken
Kınasını gururla gözyaşımla kararken

Kendimi anne gördüm yavrumu mimar
Yepyeni bi türkiye yaparken

Kendimi anne gördüm yavrumu komutan,
Gençler haydi ilime, ileri diyen,
Yaşayan mustafa kemal benimki dedim

Kendimi anne gördüm yavrumu insan
Açlıktan ölenlere sofrada ağlarken gördüm

Bir tek uzanan eli tuttum sihir gibi
Bana güvenen ele güvendim
Kurtuldum

Eyy Türk kadını !!!
Tekrar elin nasır tutsun mu ot biçerken?
Tekrar güneş tenini kavursun mu harman zamanı?

Nerin ellerin,altın aklın,kıvrak zekan
Asil karakterin,ufka,zarif bakışın
Endamındaki ışıltı kaybolsun mu?

Et pazarında tenin satılsın mı?ruhunu bırakıp
Olacak mısın yine Kadehlerin yanına meze?

Hayır istemiyorum!!!
Dersen ...
Haykır o zaman dünyaya
"Ben Türk kadınıyım "
Aklımla,
İnancımla ,
İlmimle ,
Ana yüreğimle yaşayacağım .
Ben Türk kadınıyım, cumhuriyet kadınıyım
Duvarda resimde değil sadece
Yavrumda
Mustafa Kemal’i yaşatacağım.

10 Mayıs 2015 Pazar

güzel bi çocuk yetiştirmek üzerine...Anneler günü kutlu olsun

Güzel bi çocuk yetiştirmek üzerine... annelere ve tabiki babalara da teşekkürler...

“Ana gibi yar, Bağdat gibi diyaaar bulunmaz” demişler büyükler.
Bağdat’ a gitmedim bilmiyorum ama, Annemin yüreğinden geldim, muhteşem bi yer olduğunu biliyorum.,

Annelik üzerine yazmak geldi içimden.Anneler günü yaklaşıyor ya belki ondandır.
Çocuk doğursan da doğurmasan da, her kadının ruhuna annelik sevgisi,annelik duygusu ve şefkatinin verildiğine inanıyorum. Bunun yanında, çocuk doğuranların bu duygularının bi adım daha önde olduğunu da kabul ediyorum.Hiç bir düşünülen duygunun, yaşanmış duygu ile aynı olamayacağını biliyorum.
.....
“Mesleğiniz ne diye?”soruyorum bazen konuşurken bi bayanlara:
“Çalışmıyorum,evhanımıyım,bütün gün evişleri, yemek bulaşık, çocuklarla uğraşıyorum,çalış çalış boşa kürek çekiyorum “diyor.böyle derken de:
boynu bükük,pasif ,üzgün...
Ne kadar acı...Oysa, en güzel meslekle onurlandırıldığının farkında değil .
“Sen ANNESİN ya! Nasıl böyle dersin?”diye çıkışmak geliyo insanın içinden....Annelik öğretmenliktir.çocuğun ilk öğretmeni annesidir”.Anasına bak kızını al “diye boşuna söylenmemiş değil mi ? peki anne niye şikayet ediyo evhanımlığından anneliğinden:


“Çünkü para kazanmıyo bu işten.”
Para getiren iş, işten sayılıyo günümüzde. Evlenecek beyler,hayatın yükünü paylaşmak adına çalışan bayan tercih ediyorlar,ev işni çocuğu ile uğraşmayı işten saymıyo...Çalışmayan kadın da ezik bu yüzden..
Peki sağlıklı, onurlu,saygı duyulan, başarılı ve herşeyden önemlisiSEVGİ DOLU bi çocuk yetiştirmenin parası kaç lira .
Bu işi yapmak isteyen bi bakıcı kaç lira para ister acaba...Ama bi anne gibi ilgilenecek herşeyiyle .gece gündüz çocuğa parayla bakacak.
Ne dersiniz? Çok para da versek, bi anne kadar uykusuz kalabilir mi, bu bakıcı?
Bi anne kadar bağrına basabilir mi sık sık ağladığında bu yavruyu?
Yenmeyip yediriri mi bi anne gibi? ...
...
Bence yapamaz.
Para bunu sağlamaz, değil mi?..
Bu yürekten yapılabilecek işleri kim yapabilir, hem de beş parasız?...
Cevap belli ANNELER yapabilir ancak ve ancak
ANNELERİMİZ yaptılar da zaten, yıllarca ve hala da yapmaktalar.
Bir öğretmen annesi olmak,bir doktor annesi olmak ,bir polis annesi olmak,bir subay annesi olmak,bir kaymakam annesi olmak ,bir hakim annesi olmak, ...Toplumda sevilen ve sayılan, dürüst, milletin vergileriyle devletinin verdiği parasını haketmeye çalışan,onurlu,çalışkan sevgi dolu bi evlat sahibi, olmak nasıl güzel bi duygu olmalı değil mi anneler babalar?.Hangi işte ne kadar maaş alırsan al ne kadar uzun çalışırsan çalış böyle bi evlat yetiştirip onunla gurur duymak kadar başka bir EMEKLİLİK İKRAMİYESİ olabilir mi hiç?bence olamaz.
Peki sağlıklı, onurlu,saygı duyulan, başarılı ve herşeyden önemlisiSEVGİ DOLU bi çocuk yetiştirmenin parası kaç lira? Ya da bunun keyfini başka nerede bulabilir sibiz ki?
Çok başarılı .dürüst çalışkan ve okulunu çok güzel derecelerle bitirmiş,akıllı olduğu kadar da duygusal zekası çok yüksek olan bir delikanlıyla konuşurken:” nasıl genç yaşt bu kadar başarılı ve çok sevilen bi insan olmayı başardın? Diye sormuştum.
genç beyefendinincevabı çok hoştu ve belkide bu yazıma ilham oldu diyebilirim.
Cevabı şuydu:”Annemin,sevecen duygusallığını,babamında disiplinini,dürüstlüğünü ve çalışkanlığını aldığımı söylerler beni tanıyanlar “demesi oldu... Ben bu anne babayı kutlamak isterdim.
İŞTE BU!!! Güzel bi evlat yetiştirmenin sırrı basit,aslında kolay, burda saklı.Çocuklarımıza örnek davranışlarımızla ve yaşam biçimimizle YAŞAM REHBERİ olmak ,örnek olmak,o kadar ...
Anne ve babaların çocuklarını yetiştiriken en büyük başarıları, öncelikle çocuklarına yaşantılarıyla örnek olmaları. Yürekten alkışlıyorum,kutluyorum onları ...
Bu gerçekten dünya da ki en büyük başarı diye düşünüyorum.
Hakettiniz anneler babalar ,eserlerinizi karşınıza alın, seyredin hayranlıkla, muhteşem bi tabloyu seyreder gibi,"maşallah”diyerek, tadını çıkarın.
Sevgiyle kalın...dr.gül sema

1 Mayıs 2015 Cuma

SINIRLAR VE SORUMLULUKLAR

KIPKIRMIZI ve YEMYEŞİLLL



Elimde kırmızı bir kiraz.Seyrettim hayran hayran.Küçükken kiraz ağacına tırmanıp,dalından koparıp yeme lüksünü yaşayan çocuklardanım. Ne mutlu...
Küpe yapardık kulaklarımıza kırmızı kırazları ...biraz sonra da KIRMIZI küpeleri keyifle yerdik.:)
Kırmızının her tonu var kirazlarda...
Etrafında bir zarı var.Onun içinde, şeker gibi, kütür kütür bi lezzet bize, sınırları belirlenmiş kırmızı bir torbada sunuluyordu
Sınırları var yani.
YEŞİLbir üzüm tanesinin de dışında bir zarı var.İçinde tatlı mı tatlı, serinleten bir misket büyüklüğünde lezzet fıçısı...Her bir üzüm tanesinin de sınırları var.Birçok sınırlı YEŞİL üzüm taneciği bir ipin ucundan tutmuşlar sımsıkı,güçlü bir ekibiz biz diyorlar sanki.BİRİMİZ HEPİMİZ,HEPİMİZ BİRİMİZ İÇİN diye haykırıyorlar dünyaya,biz insanlara örnek sanki tek tek ve ekip ruhunun güzelliğini görüyorum yeşil,tatlı ve sağlam bi üzüm salkımında.
Dünyanında etrafını çevreleyen sınır ise atmosfer.
Bu sınırın içinde saklı, tüm dünya güzellikleri...Tüm güzellikleri yaşamak ve yaşatmak istiyorsak keşfe çıkacak ne çok şey var bu koruyucu muhteşem atmosfer sınırı içinde, öyle değil mi?
İnsanların da bedeni var,Muhteşem planlanan bedenler de ruhumuzu barındıran sınır...
İçinde RUH denilen güzellik ve mutluluk kaynağı olmasa neye tarardı bı et yığını bedenler?Gözler yalan söylerdi o zaman...ruhsuz gözler...

Evet Dostlar,güzellikler hep sınırların içinde saklı,sınırları olmasa zaten güzellık dıye bişey kalmayacaktı.
Sınır diye bişey koymazsak hayatımıza herşey dağılacak, ele avuca sığmayacak belki.İçimizdeki güzellıkleri kaybetmeden yaşamak ve yaşatmak istiyorsak, sınırlarımızı koyup koruyacağız demekki,
sınırlarımızın içine de sorumluluklarımızı dolduracağız şekerli....KIRMIZI bir kiraz tanesi kadar lezzetli güzellikler dolduracağız sınırlarımızın içine belki,YEŞİL bir üzüm salkımı kadar da sıkı bağlı,üretken ve güçlü lezzetler sunacağız yaşama...
İşte o zaman mutlu olacak bizden beslenen insanlar.İşte o zaman, bizler mutlu olacağız.
Sınırlarımız dahilinde bizden iş beklenecek belki,ve herkes kendi işini en iyi yapacak.
Herkes bir ekip kurup bir araya gelecek,muhteşem işler çıkacak ortaya ve dev gibi bir uçak kanatlanıp uçacak ...Sadece uçak olmayacak kanatlanan,içindeki yolcularıda umutlarına uçurabilecek muhteşem bi şölen....

Mevsim olarak KIRMIZI ve YEŞİLin kucak kucağa coştuğu şu günlerde,herşeyin gönlünüzce olması dileği ile...herkes hayatında KIRMIZI ve YEŞİL sınırları,öncelikleri belırleyecek ve yaşayacak, kimseye kulak asmadan,SİNİRLİ SORUNLU :((yaşamdan,SINIRLI SORUMLU ve MUTLUUU anlara deyip bunu da kulağımıza küpe yaparız belki:))...işte dünyada cenneti yaşamanın sihirli formülü.

KIPKIRMIZI gelinciklerde coşkularımız tazelenirken ,tarlalardaki en YEŞİLLER de de umutlarınızın,bereketli yeşermesi dileği ile...


Geçmiş ve gelecek kaygısı olmadan,anı yeşil ve kırmızı da yakalamamız dileği ile...

Mutluluğun sadece bir seçim meselesi olduğunu farketmemiz dileği ile

Mutluluğun koşullara bağlı olmadan bir karara baktığını bilmemiz dileği ile...

Mutlu olacağım deyin ve olun ...bu kadar basıt.
sınır ve sorumluluk belli ise mutluyum diyorsanız dünyanın en mutlu insanı sizsiniz işte...

Koşullar mutlu etmez,ancak mutluluğunuza mutluluk katabilirler. Bunu hep hatırlayacağımız bir yere asmak lazım belki de.,,,
peki nereye? Gözümüzün önüne...iyi ama gözlerimiz kapanınca ne olacak, unutmamak için,bir dostumun bana dediği gibi:
" gözkapaklarımızın içine "belki de...

Tüm KIRMIZI larda ve YEŞİL lerde kendi sınır ve sorumluluklarımızı keşfetmek dileği ile...

başkalarını ve sorunları değil,onlara bakış açımızı değiştirebiliriz...

Uçak yavaş yavaş hareket etti.Birazdan hafif bi sarsıntı oldu.Ardından çok güçlü bir motor sesiyle dev gibi bi araç yeryüzünden gökyüzüne doğru yükselmeye başladı.
Şaşkınlık ve hayranlık duygularımın yüksekliği de uçağın yükseklik mesafesi yle beraber artıyordu.Şaşkındım.Hayrandım.Çok heyecanlıydım o an .ilk kez bu duyguyu yaşıyordum.implant eğitimi almak ve Türkiye' de de öğrendiklerimi uygulamak için Paris'e giderken, ilme doğru uçmanın güzelliğini yaşadım.
"Allahım dedim teknoloji ve ilim ne kadar güzel bişey. Tüm bilgiler emek emek toplanıyor.Uçağın ve bizim ayaklarımız yerden kesiliyor.Bulutlara komşu oluveriyoruz. Hani çocukken evimizin terasında,balkonunda sıcak yaz günlerinde, gökyüzündeki bulutlara yüz yaparken,şimdi bulutlarla yüz yüzeyim ... Ne kadar muhteşem bişey"dedim
birkaç damla gözyaşımın aktığını hatırlıyorum ...Mutluluktan tabiki.Uçak iyice yükseldikten sonra,aşaği baktım.
Aman Allahım!!! nerde o kocaman evler ,köprüler ,taşıtlar, insanın üstüne üstüne gelen insan kalabalıkları?

Herşey küçülmüştü, herşey.Uçak yükseldikçe bakış açım genişliyordu.daha önce aşağıda iken göremediğim nice güzellikleri farkediyordum.
Atatürk orman çiftliğinin ne kadar geniş bir yeşil alan olduğunu ODTÜ nün orman alanını,içindeki gölü,kutu kutu evleri,bir yanda düzenli yerleşim zengin insanlar ,diğer yanda yine kutu kutu ama sağlıksız gecekondu evler ve oradaki zor hayatları gördüm.Artık, kendini dünyanın merkezi gören insanlar, karınca kadar bile yoktu.o kadar küçüldüler ki bu bakış açısında...Aslında tam gerçek değerlerine ulaştılar dedim içimden kibirli olanlar için tabi...

Yukarıda iken farkettim ki çok mutluyum,rahatım.küçülen sadece aşağıdaki evler değildi .Uçağa binerken benimle birlikte çantamda, sırtımda, yüreğimde kaçak yolcu olarak gelen dertler de küçülmüştü .
''ölüm'' aklıma gelmişti çünkü .
ya Sema dedim:''İşte boşlukta bir noktasın.Geçek zenginliğin,sadece gören gözün, düşünen beynin...yanına alabildiğin kadar maddi varlığa sahipsin Uçak düşse şu an ,o varlıkların da senin değil,hayat bitti...nice hayatlar bitti nice zenginler öldü de ne götürebildiler?
Ahmet Şerif İZGÜREN."Avucunuzdaki Kelebek "kitabında VEHBİ KOÇ un öbür tarafa bir çorap bile götüremediğini oğlu Rahmi Koç'a, ne kadar güzel anlattığı aklıma geldi o an, senin büyük dediğin dertler,günlük problemler bakış acımız genişleyince ve yukardan bakınca ne kadar da küçülüyor dedim.
Geniş bi perspektiften ,yani bakış açısından bakabilirsek ,çok farklı görünüyor herşey.ilk uçağa binme deneyi mim de bunları yaşamıştım.
Bir hikayenin içinde iken ,yaşarken o hikayeyi farklı görünüyor herşey ,bir de dışardan yukardan bakınca farklı.

Olayları kişileri dertleri sorunları değiştirmeye çalışırken zaman su gibi akıyor.çözüm ne o zaman? Bakış açımızı değiştirmek.Olumlu bir bakış açısı bularak veye yaratarak..."Evet, bakış açımızı geğiştirerek, bütünü algılamak daha kolay mutluluğa götüren birşey " diye düşündüm uçakta iken. Paris'e inerken de, kaçak sıkıntı yolcularımın hiçbiri yoktu artık yanımda. Onların sorun olmadığını farkettirdi uçak bana.
Burnunuzu dayayın elinizdeki kitaba, okumaya çalışın ,hiçbirşey okuyamazsınız.kitabı biraz uzaklaştırısanız bakış açınız genişledikçe görmeniz daha kolaylaşır,okursunuz kitabınızı, öyle değil mi?
kainat kitabını ve her an değişen şeyleregeniş açılı bakarakdeğişimi farkedip,sorunlara açımızı ve kendimizi değiştirerek bakabilmemiz...veee yaşamanın ne kadar güzel,olduğunu her an okuyabilmemiz dileği ile...

sevgiyle olun ,mutlu kalın...

DETOKS LÜTFEN

Son zamanlarda sıkça kullanılan bir kelime mi oldu nedir detoks.Sözlükte, toksin denilen her turlu zehirli maddelerin vücüttan dışarı atılması anlamına gelen bu kelımeyi,türkçedeki "arınma" kelımesine karşılık kullanmak istedim …Toksinler vücüdun ürettiğüi atıklar da olabilir, dışarıdan vücuda giren zararlı maddeler de olabilir.Vüvudumuz bunları istemez, her hücremiz dışarı atar, yükünden kurtulur.işe yaramayan bu atıklardan kurtulur. Bakalım şimdi, doğada detoks benzeri ne oluyor diye düşündüm …Pırıl pırıl güneşli yaz gunlerinde bize yelpaze yapan ağaç yaprakları ,sonbaharın hızlı rüzgarlarında kavrulup kururken ağacın dallarında asılı kalır.Kışın dondurucu soğuğu ile de artık ağaç dallarından kuru işe yaramaz yaprakları dışarı atmaya başlar.dalda işe yaramayan toprağa düştüğünde ise çok işe yarar bu çok ilginç değil mi? toprağa gübre olur atılan kuru yapraklar.bu böyle hersene devam eder. Neden bu hep böyle olur dedim ve doğanın kitabındaki okumam gereken mesaj ne acaba dedim kendi kendime : Detoks işte …,işe yaramayanın yükünden kurtul diyor mesaj…Yeni birşeyin gelebilmesi için eski ve yük olanı atmak lazım. Yeniye yer açmak için…Su dolu bardağa istesek de süt dolduramayız.Önce suyu boşaltmak lazım ki ,yerine süt yada meyve suyu koyabilelim. Ağaçlar da son yaprağına kadar, kışın bitiminde hepsini döker atar vücudundan…Neden? Yeniden yaprakların filizlenmesi için….Vücudumuzda hücelerimiz, organlarımız top yekün,sürekli,detoks yaparken ,biz beynimizde ve bakış açımızda detoks yani arınmayı gerçekleştirebiliriz…Aklıma ilk gelen,.öncelikle bize yük olan ,olumsuz düşünceleri olumluya çevirerek başlayabiliriz diye düşünüyorum.Her olumsuz düşünce, bizim tüm eylemlerimize ve olaylara bakış açılarımızı etkiler."Evet çok doğru söylüyorsunuz, insan her zaman yapamıyor ki bunu "….ya da "her şey o kadar kötü giderken ,nasıl olumlu düşüneceğiz söyler misiniz?" dediğinizi duyar gibi oluyorum…Haklısınız.Bunu istemek lazım ilk önce.Sonra da egzersiz istiyor ve farkındalığımızı artrımamız gerekiyor…Küçük büyük her olayda olumlu birşeyler görme egzersizleri yaparak bu bakış acısını, otamatik vitese bağlayabiliriz ancak… Beynimizi boşaltmamız lazım öncelikle.Sınırlarımızı belirlemeliyiz ve sorumluluklarımızı farkedip tam olarak yerine getirmelıyız ki işler üzerimize yük kalmasın…Beynimizdeki olumsuzluklardan kurtulduk.Başka ne var dersek?Evimizdeki fazlalıklardan kurtulmalıyız.Eğer bir yılda hiç kullanmadığımız eşyamız olmadan hayatımızı sürdürüyorsak,ihtiyaç duymuyoruz ve bize yük demektir. Bunları ihtiyacı olanlara vererek yükümüzü hafifletebiliriz.Onu alanların mutluluğunu gülücüklerinde görebiliriz.veren el aşlan elden üstündür diyen atalarımızın çocuklarıyız...başka nasıl arına biliriz?Son biir yıldır hiç giymediğimiz kıyafetler de bize fazlalıktır,hemen vedalaş, gönder ,arın ,detoks yap hafifle..işte felsefe bu…Bu fazlalıklar, zehirler bizi yavaşlatıyor.Özgür düşünceye ve özgür yaşamaya engel oluyor, kanatlanıp uçamıyoruz düşlerimize doğru…Hep bu yüzden…Bir sineği izlediniz mi hiç ?On onbeş dakika,aynı kol bacak hareketlerı ile sürekli kanatlarını temizliyor, dakikalarca .Neden bukadar uğraşır ki derdim bu sinek?…Detoks yapıyor o da … KanatlarınI, hertürlü fazla zerreden kirden, zehirden temizliyor, temizliyor, temizliyor… En sonunda pırrrr!!! uçabiliyor.Sineğin kanadı için verdiği onca emeği, hayatımızda ki kirlerden, aşırı yüklerden kurtulmak için,bizler de mutlaka göstermeliyiz,bize yük olan başkasına ihtiyaç olabiliyor.O nedenle ihtiyacı olanla paylaşmalıyı.Böylece kararan gönül bahçelerinde renk renk çicekler açabilsin…Veren el olmamız dileğiyle,hayat ta mutlaka bize sürprizler verecektir.HADİ...gelin şimdi oturduğumuz yerden başlayalım.etrafımızı saran ve bize yük olup belimizi büken fazlalıkları tesbit edelim ve hemen verelim.Ben denedim, çok güzel bi duyguymuş DETOKS ,yani ARINMA.

Hemşerim yolculuk nereye? Göç nereye

Yoğun trafikten sonra, terminale ulaşmak müthiş bi mutluluk kaynağı olur...
Sonra bagaj telaşı...derken biletinize bakar hımmm 17 numara der ve yerinize oturmak istersiniz.. 17 cam kenarı istemişsiniz dir bileti alırken... bakarsınız sizden önce gelen uyanık cam kenarına oturmuş ve camdan dışarı dalgın dalgın bakarken...”pardon orası benim yerim di “
Dersiniz ...”aaa!!? evet farkeder mi oturduk artık ...haaa farkederse kalkarım...”

Ters başladı ya neyse dersin ana rahmınden çocuğun ters gelmesi gibi bişey...hareket eder otobüs...işte yıllardır yaşadığın yerden uzaklaşmaya başlarsın ... uzaklaştıkça göç ettiğin yerden silikleşir yaşadıkların,sevinçler gelir bazen , acılar orada kalır...
Yeni bi yere gitmenin heyecanı sarar..yeni insanlar yeni topraklar,yeni eşyalar...yeni bulutlar dersin sanki... daha iyi olmalı ki gittiğin yer bu kadar eziyete değsin der içindeki ses...
Çantana bavuluna aldığın kadardır anıların da ...fazlasını ruhun taşımaz artık...

Yandan bi ses gelir karanlıkta otobüs hızla yol alırken
“Hemşerim yolculuk nereye ?nereye göç”
.....
daha iyiye...
anne karnından ters gelsende çıkar gibi,dar sıkıntılı karanlıktan aydınlığa ,tertemiz havaya kavuşurcasına,hastane koridorunda dünyaya geldiğini duyunca herkesin sevinç çığlıklarıyla coşkuyla karşılayacağı bi yere...gözyaşının tuzsuz olduğu kan akmayan güllerin açtığı bir yere

acidan sevince, kandan güle , tuzdan bala,yolculuk...

yolculuk başladı ya bi kere hastanede, bitmez artık...
hep soran biri çıkar karşına:
“hemşerim yolculuk nereye? Bu göç nereye..”.
Dikenlerden güle,tuzdan bala, acıdan tatlıya yok tan var a, çok tan bire...
Bi evden başka bi eve... doğum gibi..karanlıktan aydınlığa.... göç..ölüm gibi aydınlıktan karanlığa göç...ya da tersi....
Bitmeyen tek şey göç...
Bazen de olduğun yerde göçedersin...orada bilet otobüs yok ...hemşerim yolculuk nereye göç nereye diye soran da yok ...sadece ruhun göç eder...bedenin orada kalır ...bedenin köledir zincirle bağlıdır...çalış, borçlarını öde hayata,bankaya reklamlara kredi kartlarına... ipotek koymuşturmutlu olmak için istediğin koşullar şimdiki mutluluğuna ve gelecekteki mutluluğuna...
Ruhunun bağı yokki, o gitmek ister özgürlüğün peşinden,bağlanacak tutulacak bi dalı yokki kalsın orda...keşfedeck ne çok ülke var der ruh bedenine...öde borçlarını birlikte yolculuk yapalım...beklerim seni...bitmez ki borçlar göçedebilsin ruhunun peşinden beden...arınmak ister her türlü ağırlıktan...göç ederler sonunda biri önde diğeri arkada ruh ve beden...
Mutluluğa ,koşulsuz ,borçsuz mutluluğa,basit ama sade kolay ama lezzetli yemeklere,ucuz eğlencelere çekirdek çitleyip çay içmeye..tavla oynayıp dostunun kolunun altına tavlayı sıkıştırmaya...
göç bazen de beynin içinde başalar ...bu bir sırdır kimse bilmez...öfkeden sevince ,hırstan kanaate,hasetten imrenmye göç başalar,,,en güzel yolculuk da bu belki...bi düşünce kadar uzak bu göç
“Hadi”
Diyen içindeki sesi takipedersen başlar..”.bi dakika bekle” dersen kaçar bu göç ve göçedenler... kimseyi bulamazsın beklersen , ertelersen...
Kötüden iyiye göç ,tembellikten çalışmaya göç,,,kranlıktan aydınlığa göç...
Sigarayı bırakmak gibi...katrandan, bembeyaz bulutlara göç...

Hemşerim yolculuk nereye? bu kez de kendimize komşu olup soralım....
İyiye, iyi biyere,aklımın ayaklarımın yüreğimin git dediği yere,YOK tan VAR ‘a.... ÇOKK tan BİRR ‘ e.....Düşler alemine...düş zannettiklerimizin aslında gerçeğin ta kenisi olduğu yere göç etmemiz dileği ile....

ARINMAK ve YENİDEN DOĞMAK

Otobüsle yolculuk yaparken kitabımın üzerine bi sinek kondu.Ne diyorsun bana ?OKU mu demek istiyordu?...Yoksa dikkatimi kendi üzerine çekmeye mi çalışıyordu ?...Oradan elime ,elimden kitabıma ....sonra dedim bu sinek ne kadar zor uçuyor . Acaba hasta mı? ...yoksa yaralı mı? ...Bana bişey demek istiyo ?....Bir elime, Bir kitabıma konup duruyordu.....kitabımın arasına elimi koydum kaldığım yeri kaybetmemek için...Sineğin her hareketini takip etmek istedim...
Sinek elimden cam kenarına uçtu ve artık orada durdu...Yorgundu.
İncecik cılız ellerini ağzına götürerek temizlemeye başladı....uzun uzun temizledi
sonra şeffaf perde gibi ince ve bir sanat eseri kadar zarif kanatlarını temizlemeye başladı.
yavaş yavaş kanatlarının her yerini temizledi.uzun uzun dakikalarca temizledi...
okudum dedim sineğe...
okudum senin mesajını....
çok yorgunsun .. yükün ağır ...çünkü çok kirlisin...basmadığın toprak ağaç pislik kalmadı belki buraya gelene kadar...
atık kanatların bu yükleri taşıyamıyo
özgür değilsin artık, istediğin yere uçamıyorsun....her an uçarken düşebilirsin...
oku beni diyordu ....oku ve uygula...okudum dedim okudum...
sen kanatlarını hafifletmeliydin ,başladın temizliğe ,uğraştın temizledin ,arındın pisliklerden günahlardan ve kanatların hafifledi ve uçabildin...

ben kendime "ben nasıl fazla yüklerimden kurtulabilirim dedim"nasıl arınabilirim arınmaya nerden başlamalıyım dedim...
beynimden bilinçaltımdan başaldım
kirli düşüncelerden kaçtım..kötü haberleri izlemedim.
gülümsedim
teşekkür ettim
af diledim üzdüğüm herkesden....
yeniden doğmuş gibi nasıl olunur dedim...

kullanmadığın fazla herşeyden kurtulmalısın dedim.

paylaşmalısın,hayatı basitleştirip kolaylaştırmak lazım kaliteden ödün vermeden bu olabilir mi ?elbette olur...kaliteli bi insanla oturup simit, peynir ,yersin sıcacık bi çay içersin ...işte kolay ve kaliteli....mükemmeliyetçilik çağımızın hastalığı belki..o kadar çok koşul koyup sırtımıza yük edip onlarla geziyoruz ki ,bi türlü hedefe ulaşamıyoruz ... mutluluk hep uzakta koşulların gerçekleşeceği zaman diliminde bekliyo sanki...oysa ne gerek var ...mutluluk ansaldır..koşulsuzdur ..mutluluk sizin bi kararınıza bakar ...ben bugün çok mutlu olacağım dersiniz ve mutlu olursunuz...koşullar ancak sizin mutluluk kararınıza ,mutluluk katabilir...mutsuzluğu alışkanlık edinmiş ve ya "mağdur " u oynayan bi insanı asla mutlu edemezsiniz öyle değil mi ?



gelin bize ait olmayan bütün yüklerden kurtulalım...önce beynimizde bi temizlik operasyonu başlatalım...kızdığımız herkesi kafamızda affedelim.

odamızdan başlayalım

bır yıldır hiç kullanmadığımız ,hiç giymediğimşz esya ve giysilerimizi ayırıp, paylaşalım sevdiklerimiz le,ihtiyaç sahipleriyle...
ilahi kaynaklar neden yapmadıklarınızı söylersiniz ki der...o nedenle ben önce kendim yaptım bunları denenmiştir tavsiye ederim bambaşka bi ben oluveriyorsunuz...hayata bakış açınız değişiyo.görmediklrinizi görmeye başlıyorsunuz...sihirli bi değnek gibidir vermek ...affetmek....payaşmak...arınmak...yüklerden kurtulmak sihir etkisi yapar bedeninizde ve ruhunuzda....
anadan doğmuş gibi hür ağlayabileceksiniz ,gülebileceksiniz ve evren sizin bir bebek gibi bütün ihtiyaçlarınızı karşılamak için seferber olacaktır siz verdikçe ...Evren de size kat kat verecektir...
Baharda herşeyin yeniden canlandığı gibi ,hepimizin arınmaya ve yeniden doğmaya kendimizden başlamamız dileği ile......